SAHTECİLİK ALANINDA

SAHTECİLİK ALANINDA

SAHTECİLİK ALANINDA YAPTIĞIM İNCELEMELER

 
Her türlü doküman üzerinde bulunan;

1. Yazı ve İmza incelemesi yaparak hangi şahıs eli ürünü olduğu kanaatini bildirmek.
 
2. Daktilo Makinesi ve Printer yazı çıktılarını incelemek hangi daktilo makinesiyle yazılmış olduğunu, hangi cins printer yazıcı çıktısı olduğunu tespit etmek.
 
3. Doküman üzerinde tahrifat yapılıp-yapılmadığını tespit etmek, yapılmışsa neresinde nasıl bir tahrifat yapıldığına dair rapor düzenlemek.
 
4. Doküman üzerinde Fulaj izi olup olmadığını, fulaj izi mevcut ise görüntüleyerek davanın seyrine ışık tutmak.
 
5. Dokümanlar üzerinde bulunan Mühür ve kaşe izlerinin orijinal izler ile mukayese ederek aynı olup olmadığını tespit etmek.
 
6. Mürekkepli kalemlerle yazılmış yazılarda görünür yakın kızılötesi ve floresan ışık kaynakları kullanarak farklı ikinci bir cins kalemle ilave ve eklenti yapılıp yapılmadığını tespit etmek.
 
7. Dokümanlar üzerinde bulunan fotoğraf, pul, imza, hologramın, vb.  orijinal olup olmadığı, transfer yapılıp yapılmadığını tespit etmek.
 
8. Orijinal dokümanlar üzerinde bulunduğundan şüphe edilen gizli yazılar bulunup bulunmadığını tespit etmek.
 
9. Fotokopi dokümanlar üzerinde bulunan yazı ve imzaların hangi şahıs eli ürünü olduğunu tespit etmek. (Yazı ve imzaların fotokopi veya diğer teknolojik imkan vasıtasıyla başka bir belge üzerine transferi yapıldıktan sonra fotokopisi çekilmiş ise yazı ve imzanın hangi şahıs eli ürünü olduğu kanaati verilebilir. Ancak, belge aslına sadık kalınıp-kalınmadığı, transfer yapılıp-yapılmadığı anlaşılamayacağından dokümanın orijinali temin edilmelidir. Gerçekte böyle bir transfer yapıldıktan sonra fotokopi tekniği de kullanılarak çoğaltılan bir doküman üzerinde transfer emaresi bulunmayabilir. Bu hususta photoshop gibi program ve tekniklerle transfer emarelerinin yok edilebileceğini fotoğrafçılık konusunda uzman kişiler gayet iyi bilirler.)
 
10. Fotokopi veya suret koçan belgelerin orijinal belge aslı ile aynı olup-olmadığını tespit etmek.
 
11. Dokümanlar üzerinde bulunan yazıların bir defada yazılıp-yazılmadığını tespit etmek.
 
12. Dokümanların bir bütün olarak ya da sahtecilik yapılmış bölümünün tespitini yapmak ve Aldatma (iğfal ve İkna) Kabiliyetine haiz olup-olmadığı hususunda bilirkişi raporu tanzim etmek.
SAHTECİLİKTE SUÇ UNSURLARI


Kamuda güven telkin eden bir dokümanın gerçeğe aykırı düzenlenmesi veya gerçek bir belgeye ilave yapılması, tümünün veya bir kısmının değiştirilmesi eylemlerini suç sayarak ceza yaptırımına bağlanmış ve bu türde ki eylemlerin kamu güvenini sarstığı kabul edilmiştir.
Sahteciliğin ilgi alanı dokümanın kendisi ve üzerinde yapılan işlemlerdir. Yargıtay belgeyi “hukuksal hüküm ifade eden ve bir hakkın doğmasına, bir olayın ispatlanmasına yarayan yazı” şeklinde tanımlar. Belgenin taşınır bir objenin üzerine yazılmış olması, belli kişi veya makama ait bulunması, hukuksal bir olayı veya bir hakkı ispatlamaya elverişli olması ve hukuksal değerde bulunması gerekir.

Sahtecilik türleri

1. Külli (belgenin bütünündeki) sahtecilik
Sahtecilik yapan kişi, geçerli olan bir belgenin benzerini sahte olarak üretme eylemini gerçekleştirmiş olmalıdır. Örneğin bir banknotu sahte olarak üretmiş olmak, çek sayfasının fotokopi yöntemiyle çoğaltılarak piyasaya sürmüş olmak, vb.
2. Kısmi sahtecilik
Yürürlükte olan bir belge üzerinde silinti, kazıntı, lekeleme, ilave ve ekleme yapılması eylemleridir. Başka bir ifadeyle, doküman üzerinde bulunan kelime, tarih, fotoğraf ve işaretlerin değiştirilerek anlam veya miktar bakımından tahrifata uğratılmasıdır.
TAKLİT ETME SURETİYLE ATILMIŞ İMZALAR


Bu tür imzalarda, şahıs taklit edeceği imza modelini önüne alarak değişik teknikler kullanmaya çalışır. Bu teknikleri sıralayacak olursak; şahıs bakarak taklit etmeye çalışacak, olmazsa bir süre imzaya bakmadan el hareketlerini geliştirmeye çabalayacak, yine olmazsa üstten şeffaf ve aydınlık bir ortamda imzayı kopya etmeye çalışacaktır.
Yine değişik ve sık kullanılmayan sahtecilik yöntemi de teknolojik cihazlar yardımıyla mevcut imzayı başka bir belge üzerine transfer etme şeklidir. Günümüzde bu konuda ıslak imza olup-olmadığı hususları medya gündemini işgal etmektedir.
GRAFOLOJİ İLE ADLİ GRAFOLOJİNİN FARKLARI


1. Beyinden gelen mesaj, fikrinizi motive ederek yazmanızı sağlar. Grafoloji de o andaki hangi psikoloji içinde yazdığınızı belirlemeye çalışırken adli grafoloji analizinde ise değiştirme gayreti olup olmadığı tespit edilmeye çalışılır.
2. Grafoloji-el yazısı ve imza analizi yaparak kişilik ve davranış göstergesinin örgütsel sürecini tespit etmeye çalışırken Adli grafoloji kişilik tespiti ve davranış göstergelerle ilgilenmez.
3. Grafoloji de yazısını çekik bir stille yazan bir şahsın duyarlı, sevgi dolu, kontrol edilebilir, dost canlısı olarak nitelendirilirken, Adli grafoloji tetkik konusu belge üzerinde de aynı el hareketleri olup olmadığını tespit etmeye çalışır.
4. Grafoloji de yazısında yada imzasında normalden büyük harf kullanan bir şahsın özgüven duyguna sahip olduğu, tam tersi küçük harf karakteri olanlarında iletişim  sorunları yaşanabileceği şeklinde nitelendirilirken Adli grafoloji tetkik konusu belge üzerinde de aynı iri veya küçük harf karakteri olup olmadığına bakılır.
5. Grafoloji de yazısında ya da imzasında normalden fazla basınç uygulanmışsa kişinin sinirli olduğunu, her an menfi tepki verebileceğini, size sorular sorabileceğini, canlılık varsa basıncın her bölgede aynı olmayacağını savunur. Adli grafoloji ise tetkik konusu belge üzerinde de aynı baskı kalitesinin mevcut olup olmadığına bakılır.
6. Grafoloji de yazısında ya da imzasındaki dik yapılan el hareketlerini (h, k, l, t, vb.) normalden farlı eğik yapan kişinin, hayal gücünü kullanmayı seven ve gerçekçi olmayan bir fikir yapısına sahip olduğu anlatılırken, Adli grafoloji ise tetkik konusu belge üzerinde de aynı el hareketinin nerden nereye doğru çekildiği? ve ve bağlantılı yazılıp yazılmadığı? ile hız ve yayılma aralığını inceler.
7. Grafoloji de yazısında ya da imzasındaki (g, p, y) el hareketlerini düz iniş yapanların sabırsız, bir beşik modeli yapanın saldırgan ve çatışma eğilimi gösterebileceğini,  anlatılırken, Adli grafoloji ise tetkik konusu belge üzerinde de el koyma hareketinin nasıl yapıldığını,  bağlantılı yazılıp yazılmadığı? ile hız ve yayılma aralığını inceler.
8. Grafoloji de yazısında ya da imzasındaki normalden fazla kelime aralığı kullananların etrafından sıkıldığı bir nefes almaya ihtiyacı olduğunu, çok yakın kullananların başkalarıyla iletişime ihtiyacı olduğunu anlatılırken, Adli grafoloji ise tetkik konusu belge üzerinde de el kaldırma hareketinin arasındaki boşlukların aynı olup olmadığını inceler.
9. Grafoloji de yazısında ya da imzasındaki normalden fazla satır aralığı kullananların ağır durmak ve iyice karar vermek için uzun süreli sabır gösteren bir yapıya sahip olduğu. Dar satır aralığı kullananların disiplin ve baskı temel düşüncesine sahip olduğunu anlatılırken, Adli grafoloji ise tetkik konusu belge üzerinde de satır aralıklarının aynı olup olmadığı, şahsa ait bir itiyadi özellikmidir?,  diğer satır aralıklarının aynı olup olmadığını inceler.
10. Grafoloji de yazan kişi yazısında normalden fazla sol boşluk bırakıyorsa faiz hareketlerine odaklı, sol bölümü dar bırakıyorsa; dikkatli bir yapıya sahip olduğu, dar alan satırın sonunda ise; sabırsız, sağ bölümü geniş bırakıyor ise; bazı korkuları olabileceğini savunurken  , Adli grafoloji bu boşluklara itiyadi özellikmidir?, sorgusuyla yaklaşır.
11. Grafoloji de yazısında ya da imzasındaki dairesel harf ve rakam karakterleri ile (a, o, O, 0) negatiflik ya da pozitiflik durumları ile ilgili sonuçlar ararken, Adli grafoloji bu harf ve rakam karakterlerinde el koyma hareketinin saat istikametine göre benzerliğini ya da farklılığını yakalamaya çalışır.
12. Grafoloji de yazı yazan kişinin yazma isteği her zaman aynı değildir.  Yazma isteği üstün seviyede olduğunda organları tahrik olur ve yazı hız kazanır. Adli grafoloji bu yazma isteği ile yada dürtüsü ile hiç ilgilenmez. Sadece işleklik arar.
13. Grafoloji de yazı hareketlerinin formu kas hareketleri merkezi sinir sistemi tarafından, omuz, kol, bilek ve el yardımıyla oluşur.   Adli grafoloji de aynı görüştedir.
14. Grafoloji de yazı yazan kişinin hareketlerine nörofizyolojik  mekanizmalar etki eder ve sinir sistemi  içindeki iletişim buna göre değişir. Parkinson hastalığının veya uyuşturucu madde bağımlılığının merkezi sinir sisteminde değişiklikler yapacağını savunur. Adli grafolojide bu konuda yapılan herhangi bir araştırmaya tarafımdan  rastlanılmamıştır.
15. Grafoloji de yazı yazan kişinin duygusu, kas sertliği ve esnekliği gibi ruhsal ve biyolojik faktörler yardımıyla yazıya yansıtılır. Adli grafoloji işleklik ve baskı kalitesini inceler.
16. Grafoloji de yazı yazan kişinin oluşturduğu hareket, form, ritim, biçim, desen, vb. şekillerde tutarlılık konusunda psikolojik yorum yaparken,   Adli grafoloji benzerlik ya
da farklılık araştırır.
Grafoloji ile Adli Grafolojinin ortak noktası;

Bir ülkenin bir şehrine, oradan bir beldenin bir okuluna gidelim; tüm öğrencilere aynı harf karakterleri ile aynı yazı dili öğretilirken; 18-20’li yaşlarda kişi kendine has harf karakterleri oluşturmaya çalışır. Sonuç olarak grafolojide adli grafolojide bu oluşturulan harf karakterleri ile sonuca gitme gayreti gösterir. İşte Grafoloji ile Adli Grafolojinin benzeştiği tek ortak nokta aynı materyal üzerinde farklı metotlar kullanılmak suretiyle oluşturulan bir disiplindir.
BEYNİN YAZI YAZMA BÖLÜMÜ


Beynin “yazı yazma” bölümü kesin olarak belirlenmiştir.

Beynin “yazı yazma” bölümü bu güne kadar kesin olarak söylenemiyordu. Ancak,
Fransız Le Nouvel Observateur dergisininin (28.08.2009) internet sitesinde konuya ilişkin makale yayınlandı.
Yayınlanan bu makaleye göre; Fransız bilim adamları beynin sözü (soyut kodun) yazıya (somut koda) dönüştürülmesini sağlayan beynin küçük bölümünü belirlemeyi başarmışlar.  
Ayrıca, bu konuda ig.haberbaz.com (30 Ağustos 2009) adresindeki bilgilerde aşağı çıkarılmıştır.
“19. yüzyılda Avusturyalı bilim adamı Seigmund Exner'in yazının yazılmasına ilişkin beyindeki bölgeyi bulduğunu, ancak bu bölgenin sınırlarının belirlenemediğini ifade eden Jean-François Demonet ve ekibi, beynin bu bölümünü araştırmak üzere kolları sıvadı. Kötü huylu beyin tümörünü alırken beyindeki konuşmaya ilişkin bölüme dokunmamak için hastalarını uyandıran, bu sırada konuşmadaki rolünü anlamak için bir elektrot yardımıyla beyin korteksindeki kimi belirli bölgeleri "devre dışı bırakan" beyin cerrahı Franck-Emmanuel Roux'dan da yardım aldı. Hastaların onayı alındıktan sonra araştırmacılar bu yöntemi kullanarak yalnızca konuşma değil yazı yazma becerisini de inceledi. Bilim adamları, birkaç milimetrekarelik alanın, "devre dışı bırakıldığında", hastaların ellerini oynatabilse de tek bir harf bile yazamadığını gördü.
Bununla birlikte araştırmacılar, 12 sağlak ve 12 solağın beyninin MR'ını çekti. Bu araştırma ve önceki araştırmanın verileri birbirini tuttu. Bilim adamları, sağ eliyle yazı yazanlarda alanın, beyindeki konuşma ve yazı yazılan eli kontrol eden bölgenin de bulunduğu beynin sol bölümünde bulunduğunu bildirdiler. Bu sonuçlar disleksi (dinleme, konuşma, okuma, yazma, akıl yürütme ile matematik yeteneklerinin kazanılmasında ve kullanılmasında önemli güçlüklerle kendini gösteren öğrenme bozukluğu) uzmanları olan bilim adamlarına yeni bir araştırmanın da yolunu açtı.
Disleksik yetişkinlerin katıldığı araştırmanın sonuçları, belirlenen küçük bölümün işlevinin sınırlı olduğunu da gösterdi. “
Bilime ve dolaylı olarak da insanlığa faydalı olan tüm araştırmacılara minnettarlık duyarım.


NÖRON: Algıların toplanmasından, bunların sinir uyarılarına aktarılıp işlenmesinden sorumlu sinir hücresidir. İnsanoğlunun beynin de yüz milyar civarında nöron vardır. Hücre uzantıları sayesinde (Akson ve Dendrit) diğer sinir hücreleri ile iletişim kurarlar. Beyinde uzmanlaştıkları görevlere göre sinir hücresi tipleri şöyledir.
Duyu Nöronları (aferent neronlar); duyu reseptöründen aldığı uyarıları merkezi sinir sistemine (beyin ve omirilik) taşır.
Ara Nöronlar (eferent neronlar); bu nöronlar merkezi sinir sisteminde bulunurlar duyu nöronlarıyla gelen bilgileri kıymetlendirir sonuçları motor nörona aktarırılar.
Motor Nöronlar; Ara nöronlardan aldıkları bilgileri kas ve salgı bezi gibi yapılara taşırlar. Böylece kas ve salgı bezleri motor nöronların etkisiyle faaliyete geçer.
Soru:
1. Nöron sayıları artırılırsa Beyin işlevi artar mı ?
2. Bir yazılım üstüne yeni yazılım eklendiğinde eski bilgilerin kaybolma ihtimali örneğine göre yeni nöronlar devreye girdiğinde eski bilgiler unutulur mu ?
3. Nöronlar algılara göre işleve giriyorsa duygulara göre de işlev kazanır mı ?
4. Yaşlanmaya bağlı olarak nöronlarda da yaşlanma ya da sayılarında azalma oluyor mu?
5. Zaman içerisinde insan hafızasındaki yaşlanmaya bağlı olan duraksama ve gerileme Nöron sayıları artırılır ve genç tutulursa doğru orantılı olarak insan beyni daha güçlenebilecek mi?
6. Hücre kopyalaması doku karmaşasına giden bir bilmeceye mi dönüşüyor?
İnsanoğlu, bilim dünyası geliştikçe buna benzer birçok sorular üretmeye başlayacaktır.


BEYİN FONKSİYONLARININ ÜRÜNÜ OLAN EL YAZILARI VE
İMZANIN EVRELERİ VE BU OLUŞUMA ETKİ EDEN FAKTÖRLER:
SİNİR SİTEMİNİN BİYOLOJİSİ , BEYİN-YAZI-İMZA ANATOMİSİ:
Beyin; spinal kord ve sinirler, vücuda doğru uzanarak (uzantıları ile birlikte) sinir sistemini oluşturur. Sinir sistemi yapısında iki ayrı parçayı içermektedir:
A-Santral (merkezi)sinir sistemi; B-Periferik Sinir Sistemi.
Merkezi sinir sistemi; beyin ve spinal kordu (omurilik)ihtiva etmektedir. Periferik sinir sistemi ise beyin ve spinal kordu vücudun uç kısımlarına bağlayan sinirler ve uzantılarından oluşur.
BEYİN: Beyin fonksiyonları halen sınırlı olarak bilinmekte ve bir sır olarak kalmaktadır. Beyinden düşünceler, davranışlar, hafızalar, duygusal durum, hareketler, inançlar… gibi fonksiyonlar ortaya çıkmaktadır. Beyin; aynı zamanda düşüncenin ve vücudun uç kısım hareketlerini kontrol eden bir merkez konumundadır. Beyin; hareket etme, dokunma, koklama, işitme, görme ve duyma gibi fonksiyonları koordine eder. Bu aynı zamanda kişinin kelimeleri şekillendirmesini, dil yeteneğini, kelimeleri anlamayı, sayıları düzenlemeyi, saymayı, müzik yapmayı, kompoze etmeyi, geometrik şekilleri görmeyi, tanımayı, anlamayı ve iletişim kurmayı sağlar. Aynı zamanda beyin plan kurma ve hayal etme yeteneğine de sahiptir.
Beyin iç organlardan gelen stimulusları (uyarıları) sıraya koyar, gözden geçirir, bütün uyarıları alır, vücut yüzeyi, gözler, kulaklar ve burundan gelen stimulusları düzenler. Daha sonra bu uyaranlara karşı vücudun pozisyonunu düzelterek yanıt verir; iç organların fonksiyonlarını ve çalışma hızını ayarlar. Beyin ayrıca da ruhsal durumu ve alarma geçme hallerini de düzenlemektedir.
Şimdiye dek hiçbir bilgisayar insan beyninin bu kapasitesine yetişecek, izleyecek düzeye yaklaşmamıştır. İnsan beyni tüm kan dolaşımına pompalanan kanın (kalbin dakika pompa hacminin %20 kadarını kullanır.) Bu kanın 10 saniyeden daha uzun süre duraklaması şuurluluk durumunun kaybolmasına ve bayılmaya sebep olur.(senkop)
Oksijen kaybı ya da azlığı, anormal düzeyde düşük kan şekeri düzeyi, toksik maddeler saniyeler içerisinde; beynin fonksiyon olumsuz etkiler; ancak beyin genellikle bu problemlerle baş edebilecek savunma mekanizmalarına da  sahiptir.
Beyin üç anatomik yapıdan oluşur:
1-Serebrum
2-Beyin kökü
3-Serebellum
Serebrum sağ ve sol hemisfer olmak üzere; ki bunlar ortada corpus callosum diye adlandırılan sinir lifler demeti ile birbirlerine bağlanmıştır; yoğun kütlesel dokudan oluşmaktadır. Aynı zamanda serebrum frontal, paryetal, oksipital, temporal loblar olmak üzere bölümlere ayrılmıştır.
Frontal loblar; konuşma, ruhi durum, düşünce, geleceğe ait planlar yapma gibi motor davranışları kontrol etmektedir. Birçok kişide dilin kullanılması ve kontrolü baskın olarak dominant sol frontal lobda yerleşmiştir.
Parietal loblar vücut hareketlerini kontrol eden ve vücudun uç kısımlarından uyarı alan duyusal içeriklidirler.
Oksipital loblar görmeyi düzenler. Temporal loblar hafıza ve emosyonları yönetmektedir. Onlar, kişilerin diğer kişi ve objeleri farketmesini uzun ve kısa süreli kalıcı hafıza işlevlerini, iletişim ve hareketleri sağlar. Sinir hücrelerinin toplanması beyin tabanından, bazal ganglionlar talamus ve hipotalamus diye adlandırılan yapılara doğru uzanmaktadır. Bazal ganglionlar hareketlerin problemsiz bir şekilde, rahatça yapılmasına yardımcı olur, talamus genellikle beynin en yüksek seviyesinden gelen serebral kortexden ve giden duysal mesajları alır ve düzenler. Hipotalamus ise uyku kontrolü, uyanıklık durumu gibi vücudun daha fazla otonomik fonksiyonlarını koordine eder ve vücut temperatürünü, vücudun su dengesini düzenleyip ayarlamaktadır (termoregülasyon ve otoregülasyon).
Bunun dışında beynin ilavesi olarak omurilik, omurilik kanalı, periferik sinirler bir iletinin kortex alanından vücudun en uç kısmına olan elektriksel iletisinde rol oynayıp, motor işlevlerin yerine getirilmesinde bir iletici ara yol olarak bulunurlar.
Değişik bir sınıflamaya göre beyin yukarıdan aşağıya olmak üzere 5 bölüme ayrılabilir; Myensefalon(bulbus ve medulla oblangata) (=üstbeyin), metensefalon (serebrum, pons) (=ara beyin), Mesensefalon (=orta beyin), Diensefalon(=alt beyin), telensefalon (=beyin sapı).
El yazısı ve imza insan elinin motor bir fonksiyonu olarak ortaya çıkan ve kişiye özgü bir yapılış gösterdiğinden adli tıbbı ve adli bilimleri  ilgilendiren bir konudur. El yazısı kişinin kültür durumuna, becerisine, yeteneğine, egzersiz yapmış olmasına, alışkanlığına, dikkat ve itina derecesine göre değişiklik gösterir.
Alfabede el yazılarının klasik tipleri olmakla birlikte yazı tipi hangisi olursa olsun herkes kendisine göre gelişim evrelerinde yazısına bir şekil vermiştir. Verilen şekilsel grafik hiçbir zaman aynı tarz ve düzende olmayacaktır. Çünkü yazıyı beyin yazdığına göre belli bir zaman süreci içinde çok fazla şeyleri düşündüğümüzde o anki zamanda yazılan el yazı ve atılan imza daima farklı olacak; ancak beynin denetimi altında bulunan fiziksel el hareketleri ile yazı oluşumunda değişmeyen unsurlar (baskı şiddeti, harf karakteri, harf ara mesafe oranları, büyük harf teşkil şekilleri vs.) bu unsurlar ömür boyu genetik yapı özelliği gibi kendimize özgü bir şifre gibi el yazılarımız ve imzalarımızda saklı kalacaktır.
Geçici olarak kendimizi kontrol altına alıp, yazımızı ve imzamızı farklı yapmaya bir müddet devam edebiliriz ancak bu işlemi sürekli olarak yapmamız mümkün değildir. Bir müddet sonra bilinçli olan dikkat ve kontrol olayı hemen kontrol dışına kendiliğinden çıkıp, el yazıları ve imzalar doğal seyrinde oluşmaya devam edecektir. Bu oluşum esnasında tüm fiziksel unsurlar da etkili olacaktır (Yazma pozisyonları-ayakta-oturarak yazma gibi).
           Adli yönden el yazıları ve imza incelemelerinde el yazıları ve imzaların kime ait olduğu sıklıkla sorulmaktadır. O zaman sorun teşkil eden yazı ve imza ile; standart yazı ve imza mukayese edilip kıyaslanarak kime ait olduğu araştırılır. Sorun teşkil eden yazı; kişinin bir etki altında olmadan her zaman yazdığı ve kendisine özgü belli karakter özellikleri gösteren samimi yazı stili ile standart yazısı mukayese edilmektedir. Yazının adli amaçlı kriminal yönden incelemesi donanımlı laboratuvar ortamında yapılır ve mukayese için teker teker harfler, heceler, kelimeler sırasıyla matematiksel verilerle incelenir. Yazının genel görüntüsüne, analitik yapı ölçülerine, grafometrik esaslara, yazıda değişmeyen ana unsurlara bakılır. İmza da bir çeşit yazıdır. Bazı imzalarda harfler okunur. Bazı imzalar bir resim şeklindedir, kavisler ve çizgiler bulunur; hatta bir dairesel şekil veya basit bir çizgiden ibarettir. Kriminal incelemelerde en zor hususlar bu tip imzaların incelenmesidir.
Yazıyı etkileyen dış faktörler bilhassa fiziksel olabilmektedir (ilave). Ayrıca kişinin ruhsal durumu ve hastalıklar ile  bazı patolojik durumlarda yazı etkilenmektedir. Örneğin kronik (süregen) karaciğer hastalığı (siroz gibi..) ilk olarak kişinin yazı karakterinde bozulmalar gözlenir. Bazı kas hastalıklarında da, (kas gerginliği azalacağından ve kas çabuk yorulacağı için) yazıda bozulmalar görülür ve bu durumda  kişinin imzası da değişebilmektedir.
Alkolizm (toksik seviye artışı); kurşun zehirlenmesi (akü sanayinde çalışan işçilerde), uyuşturucu madde etkisi altında olan kişilerin yazılarında bozulmalar görülür, dolayısıyla imza da değişiklik göstermektedir.
Üst beyin, beynin dış kabuğu ve diğer beyin bölgelerinin iştiraki ile çevresel ve fiziki koşullarda etkin olmak üzere yazının oluşumu ve imza (tablo-ilave) extremitenin en uç bir motor   fonksiyonu olarak oluşur.(el, kol, parmaklar, kas yapısı bir araya gelip; kortexin motor ve sensoryel uyarılarının merkezden extremitelere gamma reseptörlerle elektrik uyarı göndererek, bu uyarı sonrasında el yazısı ve imzayı oluşturan hareket meydana getirir.
Belge üzerinde bir yazı incelendiğinde o yazının kime ait olduğu cinsiyeti, kullanılan sözcüklerin yapısı ve diğer linguistik özellikleri değerlendirildiğinde yazı yazan hakkında geniş ölçüde bilgi sahibi olunur. Demek ki yazı stili ve yazının bütünlüğü fiziksel dış etkenler ile ruhsal durumun bir bileşkesi durumundadır. O halde el yazıları ve imza, beynin bir ürünü olup, kişinin fizyolojik, psikolojik, sosyo-kültürel gelişim ve zamana bağlı değişim evreleri ile orantılı olduğu söylenebilir. Gençlik dönemlerinde vücudun hareketliliği ile bu dönemde yazılan el yazıları ve imzalarda normal üstü akıcılık ve hız özellikleri ağırlıklı olarak göze çarpmaktadır. Ortam değişimlerinde bile genel karakterlerin bazıları yazılarda görülmemesine rağmen, yazı ve imzalarda hız, baskı tarzı (basınç)ta önemli değişikliğin görüldüğü tespit edilmiştir.
Ancak belli bir zaman dilimi sonunda (ileri yaşlarda) kişide görülen canlılık ve hareketlilik aktivitelerin azalmakta daha doğrusu vücutta yorulmalara bağlı kaslarda gevşeme, hız azalımı, canlılık ve akıcı şekilde seyreden yazılarda yavaşlama, yazı harflerinde keskin köşeler yerine oval ya da elips şeklinde oluşumlar gözlenmektedir.
Zamana bağlı olarak el yazı ve imzaların temel yapısını oluşturan detay ve içeriklerde sürekli deformasyonlar (dağınıklıklar) meydana geldiği, yazı ve imzalarda büyük ölçüde değişim gözlendiği, gençlik dönemlerinde oluşan figürlerin ilerlemiş yaş dönemlerinde çizgisel duruma dönüştüğü yapılan inceleme ve araştırmalardan anlaşılmaktadır. Belge incelemelerde sadece el yazı ve imza karşılaştırılması yanında şüpheli olaylarda yazı ve imzanın hangi ortam ve koşullarda düzenlendiği önemli olduğundan, bunun üzerinde durulması gerekir.
Öte yandan grafoloji ile adli grafoloji arasında bazı farklılıklar gözlenir. Grafoloji el yazısı ve imza incelemelerinde kişilik yapısı, karakter hakkında bilgiler öne sürerken; adli grafoloji sadece yazının aynı el ürünü olup olmadığına ya da başka bir deyişle aynı elden çıkıp çıkmadığıyla ilgilenir.
Grafolojiye göre insanın yazma isteği her zaman aynı düzeyde değildir. Duygu çoştuluğu, mutluluk, öfke, keder gibi durumlarda yazı olağandan farklı fiziksel bir değişim gösterir. Ancak adli grafoloji bunlarla ilgilenmez sadece adliyeye intikal eden yazı ve imzanın aynı kişiye ait olup olmadığını araştırır. Bu durumda belli bir metodla yazı ve imzalar matematiksel tarzda ele alınarak incelenir. Kaynak: El Yazıları ve İmzaların Kriminal Yönden İncelenmesi Yazar Grafoloji ve Sahtecilik Uzmanı Şahin İPLİKÇİ hocama çalışmalarından dolayı teşekkür ediyorum.



Telefon
WhatsApp